G Ü N C E L

BURUN VE PARANAZAL SİNÜSLERİN SKUAMOZ HÜCRELİ KANSERİ




Sinonazal neoplazmlar, tüm malign tümörlerin % 1′ den azını, üst aerodijestive bölgenin malign tümörlerinin yaklaşık % 3′ ünü oluştururlar.

Sinonazal neoplazmlar, tüm malign tümörlerin % 1’den azını, üst aerodijestive bölgenin malign tümörlerinin yaklaşık % 3’ ünü oluştururlar. Bu malign tümörlerin % 70 – 80’ ni squamöz hücreli karsinomdur (SCC). Kaynaklandığı yer sıklıkla maksiller sinüz (%50 – 70 ), nazal kavite (%15 – 30 ), ve etmoid sinüsler (%10 – 20 )’ dir. Frontal ve sfenoid sinüslerde %5’den daha az görülür.

Malign tümörlerde sinüs semptomları inflamatuar hastalıklardan çok farklı değildir ve tümör çok ileri evreye gelmeden fark edilemez. Maksiller sinüs karsinomunda yüzde şişlik en sık görülen semptomdur. Nazal obstrüksiyon antral tümörlerde ikinci en sık, etmoid tümörlerde ise en sık görülen şikayettir. Uzun süreli sinüzit anemnezi olabilir, bu yüzden medikal tedaviye yanıt vermeyen sinüzit vakalarında tümör akla gelmelidir. Ağrı ve epistaksis nisbeten sıktır ve klinisyene maligniteyi düşündürür. Göz anomalileri, yanak şişliği ve trismus da semptomlar arasındadır.

Nazal kitle en sık rastlanılan bulgu olmasına rağmen, erken tümörler gözden kaçabilirler. Şüphesiz, endoskopi anterior rinoskopiye üstünlük gösterir. Anatomik çevre bölgeleri de dikkat ile incelenmelidir, tümörlerin % 75’ i burun ve paranazal sinüslerin dışına çıkar. Hastaların 1/3’ ünde kranial nöropatiler bildirilmiştir.

Detaylı fizik muayene ve hastanın hikayesi alındıktan sonra görüntüleme metodlarına geçilir. Bunlar; düz grafiler, BT ve MRI’dır. Direkt grafilerin %7’ sinin normal bulgu vermesi ve %17’sinin inflamatuar hastalıkla karışması nedeniyle; malign lezyondan şüphelenildiğinde,

Yüksek rezolusyonlu, ince kesitli BT ve MRI ilk metod olarak direkt grafilerin yerini almıştır. BT; yumuşak doku ve kemik ayrımı üstünlüğü nedeniyle tümör yayılımı ve kemik destrüksiyonu derecesi hakkında detaylı olarak bilgi verir. MRI, özellikle BT ile neoplazm sınırlarının belirsiz olduğu durumlarda istenir.

Kesin teşhis biyopsi ile konur. Geleneksel olarak, maksiller sinüsten materyal elde etmek için, nazoantral pencere açılır ve hatta Caldwell – Luc uygulanırdı. Bugün, endoskopik sinüs aletleri sayesinde, antrum ön duvarına trokar ile delik açmak ve endoskopik olarak sinüsü incelemek mümkündür. Etmoid tümörlerden de endoskopik olarak biyopsi alınabilir.

AJCC, maksiller antrum neoplazmları için bir sınıflama geliştirmiştir. Geleneksel evreleme, gözün medial kantusundan mandibula köşesine uzanan, Ohngren hattına göre yapılır. Genelde, bu hattın altındaki tümörler (infrastrüktür), üzerindeki tümörlere oranla (suprastrüktür) daha iyi prognoz gösterirler.

SCC’ların lenf metastazlarını aynı anda görmek pek alışılmış bir bulgu değildir. En sık uzak metastaz akciğere olur. Maksiller sinüs kanserleri için primer lenfoid bölge, retrofarengeal , submandibuler ve juguler lenf nodlarıdır. Eğer neoplazm oral kaviteyi tutmuşsa, daha çok orofarengeal karsinom gibi davranır ve lenf nodu metastas oranı iki katına çıkar. Boyun ve uzak metastazlarının oranı ise sırasıyla % 15 – 20 ve % 5 olarak bildirilmiştir. İkinci primer malignite oranı %5’ den azdır ve kontralateral antrum en sık rastlanılan yerdir.

SCC’ ların tedavisinde cerrahi önemli bir yer tutar. Cerrahi spektrum, basit endoskopik eksizyondan orbital ekzantarasyon, radikal maksillektomi ve kraniofasial rezeksiyona kadar uzanır. Cerrahi eksizyon sırasında tümörün tamamını enblok olarak çıkarmak gereklidir. Cerrahinin tipi tümörün yayılımına ve tutulan yapılara göre belirlenir. Tedavide, radyoterapi önce de, sonra da uygulanabilir.

Sıralamada bazı değişiklikler olsa da, RT + cerrahiyi içeren kombine tedavi en iyi surviyi teşkil eder. SCC’ larında kemoterapinin yeri tartışmalıdır. Cerrahi, radyoterapi ve kemoterapi kullanımına rağmen sonuçlar özellikle de ilerlemiş lezyonlarda yüz güldürücü değildir. 1980’ den bu yana 20’ den fazla hastayı kapsayan serilere bakıldığında, radyoterapi için 5 yıllık survi %0 – 39 (ortalama %23), cerrahi + radyoterapi için survi %35 – 64 (ortalama %44 ) olarak bulunmuştur.